HAKKIMDA

GÖKÇEADA, EGE 'de bir yer, Türkiye
Kırkından sonra önceliklerini yeniden belirleyerek, sevgiyi, iyiliği, huzuru ve güzellikleri seçen, mutlu, umutlu, çok seven ve çok sevilen bir boğa kadını... Dünyadaki yerini bilen, yaşananları ve yaşamayı istediklerini unutmamaya ve unutturmamaya kararlı inatçı bir boğa kadını...

GÖKÇEADA

GÖKÇEADA
En güzel dostlukların, denizin ve rüzgarın adası

24 Eylül 2010 Cuma

HEDEF SİZSİNİZ !

Geçenlerde bir dostum "Gözlerindeki pırıltıyı kaybettin, öfke dolu bakıyor gözlerin... Bu öfke önce çevreni ve kalbini kıracak, sonra seni hasta edecek diye korkuyorum. Çık bu ruh halinden, bırak öfkeni ve kederi ardında... Kafan karışık biliyorum. Gerginsin, kızgın ve kırgınsın, olmaya da hakkın var biliyorum... Ama artık bırak gitsinler sana zarar vermeden. Rahatlamayı ve iyileşmeyi istemelisin ve buna odaklan... Böylesi sana yakışır..." dedi beni kırmamaya ve üzmemeye çaba sarfederek, ince ince. O akşam  ve sonrasında düşündüm ve hak verdim ona. Kızgınım, öfkeliyim ama çokça kırgınım... İlginç olansa daha huzurlu ve mutluyum. Olan oldu, yaşanan yaşandı geçti... Ve bazı kararlar verildi...

Asıl olan artık verilen karar değil, kararın karşısındaki tutumdur. Ya kendinizi -daha da kötüsü başkalarını- suçlamaya, eleştirmeye, sorgulamaya devam edip mutsuz olur ya da kararınızın arkasında- boğalar gibi -size yakışır bir şekilde durup keyfini çıkarmaya başlar ve hayatınızı daha da güzelleştiren yeni seçeneklerin arayışına girersiniz...

Bazen hiçbir seçenek bütün hayallerimizi %100 karşılayacak kadar doğru olamaz. Ama biliyorum ki her seçim bir fırsattır. Doğru olan "Bu fırsatı kendim için en iyi nasıl değerlendirebilirim?" diye düşünmek ve hareket etmek. Seçimlerimizden kendimiz sorumluyuz. Kendi hakkımızda bizden daha iyi bilgisi olan kimse olamaz.Karar aşamasında sadece kendinize odaklanıp, tercihlerinizi, değer yargılarınızı, önceliklerinizi, güçlü ve zayıf yönlerinizi ve ihtiyaçlarınızı ortaya koymanız önemli.

Zihnimi kapatıp deniz kenarında oturdum ve denize baktım uzun uzun... Deniz karışık, ben karışık; deniz sakin, ben sakin; bütünleştik... Kendimi bu engin mavilikte ferahlamış hissettim; soğuttum içimin yangınını...

Gece ve gündüz bulutlara baktım uzun uzun... Güneşli mavi gökyüzünde pamuk misali yumuşacık olanlara, karanlık gri gökyüzünde sigaramın dumanı gibi üflesem dağılıp gidecek gibi olanlarına. İçim hafifledi, gerginliğim de bulutlar gibi yumuşadı, dağılıp gitti...

En çok ağaçları seyrettim. Hele bir tanesi babamın anı ağacı... Gövdesini, dallarını, yapraklarını seyrettim uzun uzun... Rüzgarda sallanan dalların ve yaprakların sesini dinledim huzur içinde... Köklerine su verdim can olsun diye... Ağacın sağlamlığı güç verdi, sağlamlık hissi uyandırdı, sevdiğim yerlere ve sevdiklerime ait olma, bağlanma ve kolkanat germe duygusunu canlandırdı içimde... Bir kere daha anladım rüzgar dalları sallar ama kök sağlamsa kötü birşey olmaz...

Eğer siz hala diyorsanız ki "yazık oldu, ..... (istediğinizi koyun boşluğa, farketmez...) aldılar elinden", yanılıyorsunuz... Sizin sürüden ayrılıp birey olma hakkınızı, çevrenizdeki haksıza "sen haksızsın!", adaletsize "sen güvenilmezsin!", bilgisize "sen yerini hak etmiyorsun!" deme özgürlüğünüzü ve hakkınızı elinizden aldılar aslında.

Size gözdağı vermek, sizi korkutmak için yapıldı yapılan, yerseniz...

Hedef ben değilim çünkü.

Ben, aynı ben...

Hedef sizsiniz !