HAKKIMDA

GÖKÇEADA, EGE 'de bir yer, Türkiye
Kırkından sonra önceliklerini yeniden belirleyerek, sevgiyi, iyiliği, huzuru ve güzellikleri seçen, mutlu, umutlu, çok seven ve çok sevilen bir boğa kadını... Dünyadaki yerini bilen, yaşananları ve yaşamayı istediklerini unutmamaya ve unutturmamaya kararlı inatçı bir boğa kadını...

GÖKÇEADA

GÖKÇEADA
En güzel dostlukların, denizin ve rüzgarın adası

31 Ekim 2010 Pazar

LIMONCELLO

Bugün yeni bir tarif öğrendim. İtalya'da güzel bir yemekten sonra konuklara sunulan ev yapımı limoncello tarifi...

Bunun iki ana maddesi var. Etil alkol de denilen bitkisel alkol en temel malzemesi. Alkol satılan büyük marketlerin raflarında bulunuyormuş. Dikkat edin, kesinlikle içki yapımında kullanılan metil alkol olmaması gerekiyor ve markette satılıyor olması önemli. Metil alkol sanayide kullanılan alkol türü olup, içilmesi en iyi ihtimalle körlük yapar. İyisi buysa, kötüsünü hiç istemeyiz.

İkinci temel malzeme limon. En iri ve kalın kabuklu olanları seçilmelidir. Kabukları iyice yıkanan 4 büyük limon ince ince soyulur ve kabukları bir şişe etil alkolün (1 litre) içine atılıp kapağı kapatılır. Ardından en az 40 gün oda sıcaklığında bekletilir. 40 gün sonra şişe açıldığında çok keskin bir limon kokusu duyulmalıdır. Eğer bu harika limon kokusunu duyduysanız, limoncellonun şeker şurubunu hazırlamaya başlayabilirsiniz. Bir tencereye 1 su bardağı su, 1 çay bardağı şeker koyup bir taşım kaynatın ve soğumaya bırakın. İçi limon kabuğu dolu şişeyi derin bir kaba süzün ve sevdiğiniz ekşilik derecesine göre üç veya dört limonun suyunu içine sıkın. Eğer çok sert gelirse bir bardak içme suyu ekleyebilirsiniz. En son olarak hazırlanan şeker şurubunu ekleyip iyice karıştırın. Limoncellonuzu cam şişelere koyup derin dondurucuda saklayabilirsiniz. Korkmayın şişelerin patlamayacağı ve içindeki alkolden dolayı donmayacağı belirtilmiş. Ama ben yine de buzdolabında saklayın derim.

Akşam misafirleriniz var. Çok güzel yemekler hazırladınız ve herkes çok beğendi. Gecenin finalini likör bardağıyla ikram edilen birer kadeh ev yapımı limoncello ile yapın.

Şimdi aldığınız övgülerle yine yapmak isteyeceğini tahmin ediyorum. Tavsiyem aynı yöntemle kendi çilek, vişne, portakal veya karışık meyvelerle likörlerinizi yapabilir ve keyfini çıkarabilirsiniz.

Tüyo1: Eğer etil alkol bulamazsanız, votka da kullanabilirsiniz.
Tüyo2:Bu arada %95 alkol migroslarda varmış. 2 çeşit var bu şekilde satılan etil alkol; biri içine boya katıp pembe satılan (temizlik ve yakıt amaçlı, zaten baya ucuz birşey) diğeri de gıdada kullanılabilen türü olan Tarımsal kökenli etil alkol diye geçiyor…
Tüyo3:Limon kabuklarını özellikle beyaz yeri gelmeyecek şeklinde soyunuz.
Tüyo4:Eğer soğuk alkolle sıcak şurubu karıştırırsanız limonata rengi bir karışım elde edersiniz. Soğuk şuruba soğuk alkolü karıştırırsnız şeffaf likör rengi olur.Tercih size ait....


30 Ekim 2010 Cumartesi

Hurri ile Şerri

An gelir üstümüzde nefret, hırs, öfke, şiddet ve iktidarın yıprattığı, eskimiş, kirlenmiş ve bize hiç yakışmayan bir elbise gibi durur hayat... Bu elbiseden kurtulmak ve kendimize yakışan yeni birşeyler isteriz... Ve bir gün hayatın çirkinliğinden kaçmak, yeniden kendimizi güzel, sevgi ve yaşam dolu hissetmek için birşeylere ihtiyaç duyarız. İçimdekileri yazmak bana yakışan, yeni ve rengarenk bir kıyafet bulmama yardım edecek diye umuyorum...

Buradan biryerlere varmak için önce korkularıma ve kaygılarıma baktım. Üzüntünün olduğu yerden, kayıplarıma baktım. Kayıp yaşandı, kaygı sonlandı. Önce üzüntü, nefret, öfke ve kırgınlık vardı şimdi sadece üzüntü kaldı elimde. Bu o kadar kötü değil, hatta tekamüle giden yolda iyi bir arkadaş bile olabilir bana...

Aslında gerçek sondan değil, son'un öncesinden ve sonrasından korktum. Korkutucu olan ölüm-gitmek-terketmek değil, ölüm fikri... Giden ve bitenin ardından gelecek "Şimdi ne olacak? Nerede o? Ben neredeyim? sorularına cevap verememek ya da cevaptan memnun olmayacağından korkmak.  "Olacak diye korktuğumuz şeylerin çoğu zaten korktuğumuz için olanlardır." demiş akıllı birisi... Kaybı bilmek, onu düşünmek ve bir anlamda kabul etmek başka ve yüksek hale getirir bizi ve yaşamla ilişkimizi. Kaybına dair bilgimiz olmayan birine ve birşeye bağlanamayız ve sevemeyiz. Kendi hayatımıza da böyle bakamazsak eğer, hep korkuyla ve bize yakışmayan bir elbiseyle tamamlarız bize verilen o güzelim hayatı.

Okumak ve yazmak hep, bir oyun bahçesinde, istediğim gibi oynayabilmekti benim için...Ruhumu kanatlandıran, kalbime cesaret ve sevgi pompalayan, içimdeki zehri kimseyi -özellikle kendimi-zehirlemeden panzehir olacak şekilde şişelememi sağlayan... İyi ve kötünün hep birarada olacağını, ama iyinin hep kazanacağına inanmamı sağlayan...

Hurri ve Şerri... Hititlerin önemli tanrılarından birisi olan fırtına tanrısı Taşup'un iki boğası...

Hurri, gündüzü simgeliyor, yani aydınlığı ve iyiliği. Kuyruğu sağ ayağına yapışık. Şerri, geceyi simgeliyor, yani karanlığı ve kötülüğü. Kuyruğu ise sol ayağına yapışık... Dönemin inancını sembolize eden iki tarihi eser. Gece ve gündüz. İyilik ve kötülük. Dönemin dinsel değerlerine göre sağ ve sol...

Çocukluğumda öğretti annem ve babam bana, sağ omuzumda sevaplarımı yazan bir melek, sol omuzumda ise günahlarımı yazan bir melek olduğunu... Tüm hayatım boyunca benimle birlikte olacaklarını ve herşeyi yazacaklarını biliyorum. Hayır ve şer hep birarada... Biri olmadan diğeri olmuyor hayatta.

Umarım bütün yaşadığım şer'ler hayır'dır...