HAKKIMDA

GÖKÇEADA, EGE 'de bir yer, Türkiye
Kırkından sonra önceliklerini yeniden belirleyerek, sevgiyi, iyiliği, huzuru ve güzellikleri seçen, mutlu, umutlu, çok seven ve çok sevilen bir boğa kadını... Dünyadaki yerini bilen, yaşananları ve yaşamayı istediklerini unutmamaya ve unutturmamaya kararlı inatçı bir boğa kadını...

GÖKÇEADA

GÖKÇEADA
En güzel dostlukların, denizin ve rüzgarın adası

31 Ağustos 2010 Salı

BİTEN BİR YAZIN ARDINDAN

Bir yaz daha bitti acısıyla tatlısıyla, neşesiyle kederiyle, özleneniyle kavuşulanıyla, kaybedileniyle ve yeni başlangıçlarıyla...

Garip, hüzünlü bir yazdı... İlk defa bütün yaz tatildeydim, mesai yok, tamamlanacak ve teslim edilecek ama kimse tarafından önemsenmeyecek raporlar yok, yetişilecek ve yetiştirilecek abuk işler-stres yok... Aksine çok güzel dosyalar hazırladım babam için, onun dosyalarını ve evraklarını düzenledim, evladı olmaktan gurur duyduğum işler ve görüşmeler yaptım babam için bu yaz...

İlk defa tüm yaz hep onu konuştuk ve onun için koşturduk; önce Antalya'da hastanede, sonra cenaze ve mevlüt için Akşehir'de, sonra Antalya'da evi toplarken, sonra veraset işlemleri için bir sürü yerde, sonra Gökçeada'da mevlüt ve iftar yemeğinde... Herkes babam için hep yanımızda oldu, yardım etti, destek oldu... Babam olmadan çok zor olurdu herşey... Ah babacım ne iyi bir insanmışsın sen, herşeyin hep rast ve güzel gitti. Seni tanıyan-tanımayan herkesle hep seni konuştuk, herkes hep güzelliğinden ve iyiliğinden bahsetti bu yaz, ama sen yoktun melek babam...

Gökçeada'da başlattığın herşey çok güzel gidiyor; ama hepimiz biraz buruktuk sen yoksun bu yaz diye... Mustafa'nın Kayfesi'nde içilen her fincan kahvede, ince belli cam bardaktaki çayda, Kaleköyümüzün güzel hanımları tarafından pişirilen ve birlikte yiyelim diye tepsilerle Çınaraltı'na taşınan her dilim kek ve börekte seni andık, seni konuştuk... Mustafa resmini koydu kayfesine, her içeri girdiğimizde bize gülümsedin bütün yaz... Konuştukça hüzünlendik, başkasına göstermeden sildik gözümüzden akan bir damla yaşı, anlattıkça yeniden ve eskiden güldük kahkahalarla, olsan sen de gülerdin bizimle hafifçe bıyık altından ve zarifçe... Yedikçe ve içtikçe överdin yapanı sürekli, ne güzel olmuş, ellerine sağlık diye... Herkes biliyor tüm bu anlattıklarımı. Kaleköy'deki küçücük çocukta biliyor senin herkesten farklı olduğunu, büyükte... Sen başka bir dünyadandın melek babacım benim... Bizim dünyamızın kötülükleri, hırsları, ikiyüzlülükleri hiç kirletmedi seni... Sen herşeyi ve herkesi kendin gibi temiz ve iyi yürekli bildin, dürüstçe ve sevgiyle davrandın herkese büyük-küçük. Sen doğruymuşsun babam, karşılığını aldın kalbindeki sevginin ve iyiliğinin... Rahat uyu, huzur içinde yat... İyiliğini ve sevgini üstümüzden hiç eksik etme...

Seni çok özlüyorum babacığım. Bu sene feribota binerken el sallayan yoktu ardımdan, bu yüzden çıkmadım güverteye limandan ayrılırken. İlk defa son resmini çekmedim adanın ardımda bırakırken... Sen yoktun... Limandan çıktıktan bayağı sonra çıktım güverteye. Ardımda bıraktığım adaya ve sana dua ettim. Seneye sağlıkla tekrar gelelim ve tüm o güzel insanlarla tekrar seni konuşalım ve yaşatalım anını diye...