Kızım ergenliğe adım attı ve bunun
sancılarını yaşıyoruz bir süredir. Her anne gibi, bende öğrendim; bir ergenle
hayat, elbette ki çok zor. New York Times Square’deki şu reklam panosu, bu
duyguların, anneliğin, ne kadar evrensel olduğunu gösterdi bana bir kere daha…Hayır, şakası bile hoş değil tabii ki. O benim biricik ergen kızım ve onu çok seviyorum!
|
Annelik Evrenseldir! |
Gözlerimi kapatıp, 16 yaşımı hatırladım: hayatımın
en harika, coşkulu, heyecan dolu, tutkulu, ama aynı zamanda da en kaygılı,
huzursuz ve depresif dönemlerinden biri olduğunu anımsamakta zorlanmadım.
Kızımın ve annesi olarak benim de, böylesi zor bir dönemi olabildiğince rahat
atlatmasını; onun sağlıklı, mutlu bir genç kız ve kadın olmasını, herşeyden
daha çok istiyorum. Onun artık, farklı ve kendine özgü bir birey olduğunu
kabullenip, tutumlarımda ve onunla iletişim kurma tarzımda belirli
değişiklikler yaparak, bu dönemi sakin ve huzurlu bir biçimde, onunla
birlikte yaşamak ve atlatmak istiyorum. Buna çok çaba harcıyorum.
|
Öte yandan, hayatımın bu evresinde, ben de
çok zor ve değişik bir dönem geçiriyorum. Hayatımın hiç bir döneminde, bu kadar
kaygılı, huzursuz, depresif ve güvensiz olmamıştım inan. Belki de,
kaldırabileceğimden fazlası geldi başıma. Belki de, göründüğüm kadar güçlü
değilim… Biliyorum, “Ölenle ölünmüyor; gidenle gidilmiyor. Hayat devam ediyor!
“Yaşananların vardır bir sebebi ve hikmeti… Kabullenmek ve ilerlemek
lazım.” Eskisi gibi yüzü gülen, gözleri ışıldayan ve enerji dolu bir
şekilde, yaşadığı andan zevk alan bir insan olmak istiyorum. Yaşamımda ortaya
çıkan zorlukları, karamsarlık kaynağı yapmadan, kimseyi suçlamadan; aksine bu
zorlukları yenmesini öğrenerek, daha güçlü bir insan olmaya çabalıyorum.
Halimden şikayet etmiyorum, hamdolsun bugünüme! Ama daha yolum var
biliyorum, içim acıyor hala… Ama inan, çabalıyorum.
Bu duygular içinde, kızımla dolaşmaya
çıktım sitede. Amacım, onunla konuşmak ve içimdekileri ona açmaktı:
“Sen benim tek evladım, biricik kızımsın!”
dedim. “Seni o kadar çok seviyorum ki, senin için her şeyi yaparım, bunu
biliyorsun değil mi? İyi bir anne olmak istiyorum. Seni ne kadar çok sevdiğimi
her zaman bilmeni ve bunu yüreğinde hissetmeni istiyorum. Kim senin canını
yakarsa veya incitirse yanında olmak, acını hafifletmek ve seni iyileştirmek
için, herşeyi yaparım. Bunu gerçekleştirmek için, duygularını ve
hissettiklerini benimle paylaşmanı çok isterim. Sevinçlerini, üzüntülerini,
kaygılarını ve şüphelerini bilmek ve dinlemek isterim. İyi bir dinleyici ve
sırdaşımdır; dostlarım öyle söylerler. Eğer istersen, yardım da ederim, elimden
gelenin en iyisiyle… Hatta daha da zorlar, elimden gelemeyen için, yardım bile
alırım... Her ne yaşarsan yaşa, ilk bana gel isterim. Bana o kadar güven ve sen
de beni, o kadar sev ki; her zaman yanında olacağımı ve seni herkesten ve
herşeyden korumaya çalışacağımı unutma…
Nasıl iyi bir anne olunur bilmiyorum, ama
öğrenmek ve olmak istiyorum. Herkes çocuğunu çok sever ve onun iyiliğini ister,
bilirim. Ama ben bunu sana söylemek ve benden bir daha duymanı istedim. Bana
güven! Ben sana güveniyor ve çok değer veriyorum. Her ne olursa olsun, her ne
yaşarsan yaşa, yanında olacağımı bil isterim.
Biliyorum, sevmiyorsun çok konuşmayı ve
anlatmayı ama, sana nasıl ulaşacağımı söyle bana. Hep kendine yeten ve
sorunlarını kendin çözen bir çocuktun. Bunun için, seni daha da çok
sevdim ve saygı duydum sana. Yürümeye başladığında kabullendim, benden ayrı bir
birey olduğunu. Her attığın adımla, her gün aramıza yeni mesafeler gireceğini
anladım ve kabul ettim. Bu başta okul ve arkadaşlar, sonra sevgililer, sonra da
yeni bir şehir ya da ülke olacaktı, bildim… Annemin de dediği gibi, “Kapının
dışı gurbet!”… Ama seni korumak için, hep yanında veya arkanda oldum, bazen sen
görmesen ve bilmesen de… Dualarım hep seninle ve hep öyle olacak…
Biliyorum, sen büyüdükçe, bizler
küçülüyoruz gözünde; bilgilerimiz, düşüncelerimiz, değerlerimiz ve yargılarımız
sana saçma ve yetersiz geliyor. Doğanın kanunu bu! Küçükken taptığın ebeveynin,
bir süre sonra, yetmez sana. Onların da birer insan olduğunu anladığında;
hatalarını, korkularını, başarısızlıklarını ve zaaflarını gördükçe, gittikçe
küçülürler gözünde ve söz biter, büyür mesafeler… Ama daha önümüzde koca bir
dört yılımız var ve ben sana doymak istiyorum! Seninle olabildiğince çok şey
paylaşmak ve anılar bırakmak istiyorum birlikte yaşanacak ve güzel
hatırlanacak…”dedim ve bekledim.
Dinledi beni sessizce, ben konuşurken,
gözleri hep önünde. Ve sonunda söyledi, aklındaki ve yüreğindekileri… Onu hep
kontrol ettiğimi, onun seçimlerine ve hayatına müdahale ettiğimi,
yaptıramadıklarım için de babasına şikayet ettiğimi düşünüyor ve böyle
hissediyor. Bunun doğru olmadığını, özellikle son yıllarda “mahremiyetine ve
özeline” çok saygı duyduğumu, duygu ve düşüncelerine önem verdiğimi, anlattım
kendisine. Kendimi olabildiğince esnetip, ona mümkün olan en geniş düzeyde,
insiyatif ve özgürlük alanını tanıdığımı, söyledim. Bazen canımı çok acıttsa
da, benden istemeden, ona bir şey söylemediğimi, müdahale etmediğimi anlattım,
özenle. “Bazen evde iki yabancı gibiyiz, öyle hissediyorum, canım çok yanıyor
böyle anlarda”, dedim. “Benim için en önemlisi sensin. Mutluluğun ve
sağlığın önceliğim; bunlara gelebilecek herşeyi engellemek için çalışırım ama,
seni kimseye ispiyonlamam, seninle kendim konuşurum.” dedim. İnanmadı bana;
inanmıyor kızım … Ve bu yüzden bana güvenmiyor ve açmıyor kendini,
anladım.
Biliyorum ki, bir yandan yaşam labirentinde
kaybolmadan yolunu bulmaya çalışırken, diğer yandan da bağımsızlığını ve
bireyselliğini kazanma mücadelesi veriyorsun. Seni bunun için desteklerim. Ama,
sağlıklı ve mutlu bir kişilik oluşturman için, seni çok seven annen olarak,
gerektiğinde yapıcı eleştirilerde bulunmaya devam edeceğimi bil. Şimdi kabul
etmesen de, benim sana sunduğum doğrular, zamanla yerine oturacaktır,
inanıyorum.
Allahım yardım et, ne olur ! Doğruyu
bulmama ve kızım için en iyisini yapmama, onun güvenini ve sevgisini kazanmama
yardım et !
Kızım, düşünce ve duygularımı açıkça
yazmak istedim tekrar sana. Belki de bazen, ifade etmekte başarılı
olamıyorum. Annen olarak, hassasiyetlerimi, beklentilerimi ve sınırlarımı
bil istedim. Dilerim, ileride bunu birlikte okur ve tebessümle
anarız bugünleri…
|
Hep gülsün güzel yüzün... Hep yanındayım kızım! |
İçimden geçenleri en iyi, geçenlerde okuduğum ve
etkilendiğim aşağıdaki alıntı şiir anlatıyor sanki:
|
KIZIMA…
Hayat çok zor.
Yaşamak çok zor.
Ağlatmasınlar seni, izin verme,
Ezdirme kendini, incinme,
Eğme kimseye başını,
Yürü hep emin adımlarla, ileri
Güzel, iyi, mutlu yarınlara
Mutlu ol kızım!
Canım, ciğerim, yaşama sebebim!
Güzel günler, hep senin olsun,
İçin, hep neşeyle dolsun,
Yüzünde gülücük eksik olmasın.
Zulümden, acıdan, kederden uzak,
Endişesiz, sıkıntısız, bir hayat senin olsun.
Mutluluk senin, gülmek senin
Allah seninle olsun...
Ne zaman yüreğin yanar,
Ne zaman dizin kanar,
Ne zaman seni biri boşluğa iter,
Ne zaman sarılacak bir yelek arar,
Ne zaman yaslanacak bir yer istersen,
Ben orda
Yanında
Arkanda
Başında
Kalbinde
İçinde
Yüreğinde
Sana sımsıkı sarılıp
Tüm zorluklara göğüs germene yardımcı olacağım.
SENİ ÇOK SEVİYORUM KIZIM...
Son söz: Evlat sahibi olmak, dünyada hep var olacağını, hiç yaşlanmayacağını
düşündürür insana; senden sonraya en değerli varlığını bırakarak, ölümsüzlük
duygusuna en yakın hissi yakalarsın… Ve bu sebeple en iyisini ve doğrusunu
yapmak istersin.
Ebeveynini yitirmek ise, her zaman
yaşayacağın hayalini yitirmene sebep olur; faniliğinin ve güçsüzlüğünün farkına
varırsın. Kafan karışır ve çocukluğunu yitirirsin. Senin yaşam enerjin,
heyecanın, coşkun ve hayallerin o iç çocuktadır, halbuki!