HAKKIMDA

GÖKÇEADA, EGE 'de bir yer, Türkiye
Kırkından sonra önceliklerini yeniden belirleyerek, sevgiyi, iyiliği, huzuru ve güzellikleri seçen, mutlu, umutlu, çok seven ve çok sevilen bir boğa kadını... Dünyadaki yerini bilen, yaşananları ve yaşamayı istediklerini unutmamaya ve unutturmamaya kararlı inatçı bir boğa kadını...

GÖKÇEADA

GÖKÇEADA
En güzel dostlukların, denizin ve rüzgarın adası

18 Mayıs 2012 Cuma

BEN BABAMI ÖZLEDİM...


Bugün iki sene bitti; Arsız ölüm, Sessiz ölüm, Hırsız ölüm, Babamı koparalı benden!
Bu tarifsiz hüzün ve özlem, yine aynı günde, damla damla yağmur olup iniyor yüreğime, bedenime ve canıma... Seni çok, ama pek çok özledim babacığım...

Yine rahmet olup iniyorsun yanımıza damla damla, ardında gülümseyen yüzün ve sevgi dolu sıcacık kalbin gibi güneşinle... Sen baharımsın benim, yeniden başlama umudum, yeşerme ve çiçeklenme sebebim... Karanlığımı aydınlatmak, umutsuzluğumu gidermek, hüznümü azaltmak ve acımı dindirmek için, bulutların arkasına saklanmayan parlak bir güneşle, hafif bir rüzgarla ve ılık bir serpintiyle okşuyorsun başımı ve öpüyorsun gözlerimi... Eğer duymazsam seni, hissedemezsem varlığını diye, arada gürlüyorsun hafifçe, bak buradayım kızım diye...



Yarın yanındayım, seni ziyarete geleceğim babacığım. Başucunda sana dualar edecek, çiçeklerle örteceğim üstünü... Sahi, sen en çok hangi çiçeği seversin babacım? Hakkında ne çok şeyi öğrenemeden gittin, daha ne çok şey vardı sana soracağım ve bana anlatacağın. Sen hep babamdın benim, senin ayrı bir birey olduğun, senin de hayallerin, hayal kırıklıkların, en sevdiklerin ve vazgeçtiklerin olduğu hiç aklıma gelmezdi. Ama eminim vardı, şimdi anlıyorum. 

Ben en çok nergisleri severim, sen de seversin eminim. Sen Yaradanın her yarattığını seversin bilirim, yarın sana nergis getireyim babacım...


12 Mayıs 2012 Cumartesi

KIRK DÖRT NEDİR?



Bugün hayatımın 44. yılı bitiyor ve 45. yılı başlıyor. Hani derler ya, nasıl geçti yıllar hiç anlamadım. Ben buna katılmıyorum, ben her geçen anı, günü ve yılı daha dünmüş gibi hatırlıyorum ve nasıl yaşandı biliyorum... Geriye dönüp baktığımda bu yolda yaşananlar-yaşanmadan bitenler, kayıplar-kazançlar, hatalar-başarılar, acılar-mutluluklar, başarılar-başarısızlıklar, hep benimle ve hala taşıyorum hepsini... Sil baştan başlamak gerekse,  hayatı sıfırla ve yeniden başla deseler, yine aynı hayatı yaşardım sanırım. 

Ama bugünlerde içimden bir ses diyor ki; yaşamında seni mutsuz eden şeyleri değiştir artık. Yaşamında yeni mutluluklara, başlangıçlara, umutlara yer açmak için, eskiyi boşalt. Biliyorum, bu o kadar kolay değil, hatta acı verici...Yılların acı ve tatlı birikimlerini bırakmak, atmak ve bir daha geri dönüp bakmamak zor geliyor insana. Belki de artık tutunacak bir şeyim olmadığını, yalnız olduğumu ve her şeyi yitirmiş olma duygusunu yaşamak beni korkutan. Eskilerden temizlenip, yenilenmek, arınmak isterken, kendimi kaybolmuş ya da hiç var olmamış gibi hissedersem diye korkuyorum. 

Şu anda her şey bitmiş, hiç bir şeyin anlamı yok gibi gelse de; dibi bucağı olmayan bir boşluğa düşüyormuş gibi hissetsem de, yaşam devam ediyor ve bu boşluğun da bir sonu var. Tekrar yukarı çıkabilmek için dibi boylamam gerekiyor belki de. Böylece her şeyden arınmış ve tamamen boş olana kadar dayanmam ve yeniden başlamam gerekiyor.

Belki o zaman beni seven, bana değer veren, benim sevdiğim ve benim değer verdiğim mutlu bir yaşam yeniliğinde ve gerçekliğinde her şeye yeniden başlayabileceğim. Ve yeniden aynı küçük bir çocuk gibi, yaşamın harikalığını, içerdiği sonsuz fırsatları, eşsizliğini hissederek, keyfini çıkarabilirim.