Ben pek likör
seven biri olmadım. Bunun sorumlusu yıllardır restoranlarda Türk kahvesinin
yanında ikram edilen kötü nane likörüdür. Hiç sevemedim onu, ne yalan söyleyeyim. Ayıp
olmasın diye başlarda bir iki yudum almıştım; ama artık onu bile yapmak
istemiyorum. Likör seven biri değilim derken, sakın yanlış anlaşılmasın. Chambord ahududu likörünü, Frangelico fındık likörünü, Kahlua kahve likörünü, Baileys ve Sheridans'ı kesinlikle bu kategoriye dahil etmiyorum; kendilerini çok severim ve bayılarak içerim...
Ne zaman ki
Gökçeada’da, sevgili komşum Dursun Ablam, Gökçeada’nın o muhteşem karadutu ve hem
kendisinin hem de benim nar ağacından topladığı narlar ile yaptığı nar likörlerini, o
güzel Türk kahvesinin yanında ikram etti, artık ben de bir likör tutkunu oldum.
Hemen o sene, yani 2010 yazında birlikte karadut toplamaya gittik ve dönüşte ilk
likörümüzü kurduk.
Başarılı Bir Karadut Hasadı |
Karadut Toplama Ekibi Yetiş Ailesi- Çimen Ailesi -Altan Ailesi |
Sevgili Komşum Dursun Ablam (Çimen) ile beraber |
Son iki yaz, Gökçeada'ya gidince, Temmuz ayında ilk işimiz karadut likörümüzü yapmak oldu. Böylece yaz dönüşü Ekim gibi hazır olan harika karadut likörümüzü, o soğuk ve metal grisi
Ankara kışında dostlarımıza Türk kahvesinin yanında büyük bir gururla sunmak en
büyük zevkimiz haline geldi. Bu sene işi biraz daha ilerletip, nar, portakal,
vişne ve melissa likörü de yapmaya başladım. Hem hazırlamasından, hem
fermantasyon aşamasından, hem de bittiğinde tadım aşamasından inanılmaz keyif
aldım.
Bugün kendime
bütün bu keyifleri sizinle paylaşmanın güzel olacağını düşündüm. Belki sizler
de yapmak istersiniz diye…
Aslında
ev likörü tarifleri hemen hemen aynı, sadece ufak dokunuşlarla kendinize has farklar yaratıyorsunuz. İşin
özü, likör yapılacak meyvenin renk ve koku bakımından güzel ve olgun olması. Bunun için
likörü, kullanacağınız meyvenin mevsiminde yapmak gerçekten fark yaratıyor. Likör yapmak istediğiniz bu güzel
meyveleri önce hazırlıyoruz; karadut elle toplandığı için
yıkamıyoruz, vişne ise yıkayıp daha sonra vişneleri kullanacaksanız çekirdeğini
çıkarıyoruz, kivi ise kabuğunu soyuyoruz, portakal ise yıkıyoruz, suyunu sıkıyoruz ve kabuklarını da doğruyoruz, nar
ise tanelerini ayıklıyoruz, melisa (çay melisa) ise yapraklarını topluyoruz ve
yıkıyoruz, v.b. Daha sonra özenle hazırladığınız bu meyveyi cam bir kavanoza
koyuyoruz. Ben araştırmalarım sonucunda iki türlü yapım şekli olduğunu öğrendim.
Birincisinde tüm malzemeler kavanoza
konuyor ve ışık almayan serin bir yerde fermantasyon tamamlanana uzun bir süre
bekletiliyor. İkinci tarifte ise, şeker ve su hariç tüm malzemeler alkol ile
kavanoza eklenerek hazırlanıyor. Koku ve renk oluşunca -malzemeye göre
değişiyor ama yaklaşık 1-2 hafta sonra- süzülüyor. Sonrasında ayrı bir kapta
şeker şerbeti kaynatılıyor, aynı hamur tatlılarına yapıldığı gibi. Şerbet iyice
soğuyunca, süzdüğünüz alkollü karışımla damak tadınıza göre ayarlanarak karıştırılıyor.
Bu tarifle yapıldığında bekleme süresi daha az oluyormuş. Ama şekerin tüm
karışımla fermantasyonu aynı olmaz gibi geliyor bana. Bu yüzden beklemek de
çok keyifli diyerek, ben ilk tarife göre hazırladım likörlerimi… İnanın beklemeye
değer; sonuçta likörü tattığınızda ağzınızdaki o güzel meyvemsi his mükemmel !
Ayrıca bence önemli olan bir detay da kullandığınız alkol. Karadut likörünü yaparken ve ilk nar likörümüzde votka
kullanmıştık. Kaliteli bir votka kullanmamıza rağmen, en son yaptığımız nar ve
portakal liköründe %96'lık etil alkol – çok dikkatli olu, sadece etil alkol gıda
da kullanılabilir. Sakın metil alkol kullanmayın, öldürücü olabilir.- kullandığımızda
fark ettik ki, saf alkol ile yapılan likör çok daha güzel oluyor. %96'lık etil alkol, likör için bir
hayli yüksek olacağı için, etil alkolün 45 dereceye gelene kadar seyreltilmesi
gerekiyor. Tıbbi malzeme satan laboratuvardan alabilirsiniz; gerçi 2013 itibari
ile şahıslara satışı yasaklanmış. Bundan sonra nasıl yapacağız bilemiyorum. Bazı
tariflerde ise kanyak veya brendi kullanıldığını biliyorum. Özellikle Gökçeada’nın
karadutu ile yapılan likörlerde Rumlar Metaxa veya rakı da kullanıyorlar. Ben
ikisini de tattım. Değişik bir tat, ancak ben yine de etil alkolle yapılanı
daha çok beğeniyorum. Tabii ki bu bir zevk ve damak tadı meselesi, eğer isterseniz siz öyle de yapabilisiniz…
Benim yaptığım tariflere göre, 2-2,5 litrelik cam kavanozda 1 kilo meyve için, 750 ml votka veya 500 ml
etil alkol- 1 litre içme suyu karışımı tam geliyor. Bu ölçüden de 2 adet birer litrelik
likör elde etmiş oluyorum.
Liköre katılacak
baharatlar aslında çok çeşitli ama aslında zevke bağlı. Benim tercihlerim ise , karaduta karanfil-tarçın, kızılcığa karanfil, portakal ve elmaya tarçın, çileğe
vanilya ve vişne likörüne damla sakızı kullanmaktan yana. Melisa likörüne ise
hiç bir baharat katmadım, bence kendi limonsu aroması gayet yeterli…
merhaba,
YanıtlaSilen çok beğendiğim ve yapılabilir tarif sizin sitenizde idi ve bunun için teşekkür etmek istedim.
yaz başında vişne likörü hazırladım ve şimdi arkadaşlarımla keyifle içiyoruz kahvenin yanında inanılmaz lezzetli ;)
tekrar teşekkürler tarifiniz için.
Anlattiklariniza bayildim.derhal deniyorum.kizilcik lukoru yapacagim.
YanıtlaSilTarifleriniz için yürekten teşekkürler.Ben de Gökçeadalı sayılırım.Öğretmen Okulu'nu Gökçeada'da okudum.Şu anda Salihli'de oturuyorum.
YanıtlaSilŞarap yapıyordum.İki yıldır Likör de yapmaya başladım.Portakal ve Mandalina likörlerim çok mükemmel oldu.
Sizin tarifinize göre Nane likörü yapmaya karar verdim.
Ben de denemek istiyorum ,epeydir tariflere bakıyorum,sanırım sizin açıklamalarınız benim için yol gösterici olacak.Paylaştığınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSil