HAKKIMDA

GÖKÇEADA, EGE 'de bir yer, Türkiye
Kırkından sonra önceliklerini yeniden belirleyerek, sevgiyi, iyiliği, huzuru ve güzellikleri seçen, mutlu, umutlu, çok seven ve çok sevilen bir boğa kadını... Dünyadaki yerini bilen, yaşananları ve yaşamayı istediklerini unutmamaya ve unutturmamaya kararlı inatçı bir boğa kadını...

GÖKÇEADA

GÖKÇEADA
En güzel dostlukların, denizin ve rüzgarın adası

11 Ocak 2011 Salı

2011 YENİ BİR BAŞLANGIÇ

2011... Yeni bir yıl ve yeni başlangıçlar... Sihirli bir değnek dokunuşu bekliyorum bu sefer... Herkesin kötü zamaları olur, başınızda kara bulutlar dolaşır, biliyorum benim de oldu. Ama hiçbiri 2010 senesinin eline su dökemez... Kara, kapkara bir yıl oldu, umarım bir daha yaşanmaz böylesi...

Hayattan ne beklersiniz, büyürken ne umarsınız gelecekten? Ben hep sağlık, mutluluk, sevgi ve huzur istedim, önceliklerimi bunlar olarak belirledim hayat yolumda... Ve çok şükür buldum da! Hamdolsun sağlığım yerinde, hele o insanın içini kurutan, hastalıklı, adı büyük (!) ve milli çiftlikten kurtulunca daha da iyi oldu; geçti doktorların tıbbi bir teşhis koyamayıp da tedavi edemekleri, anlamsız tüm şikayetlerim... İlacım özgürlükmüş meğer... Hamdolsun çok mutluyum, ne istediysem oldu ve ne beklediysem verdi hayat bana. Ne istediğimi ve ne istemediğimi bildim kendimi bildim bileli. Kendi ayaklarım üstünde durdum hep, kimseye boyun eğmedim, yaltaklanmadım, vicdanımı sızlatmadım. Kadir kıymet bilen, sevmeyi bilen, benim için en doğru insanı buldum ve aşık oldum kocama. Birbirimizsiz yaşayamayacağımızı anladığımız için, birlikte hayat çok keyifli ve güzel olduğu için, birbirimize dokunmak mükemmel olduğu için, birlikte ama hep birlikte olmak için evlendim. Sağlıklı, akıllı ve güzel bir kız evladım var çok sevdiğim. Kendi evimde ve istediğim yerde yaşıyorum. Dünyada nereye istersen gidebileceğim eşim, dostum ve imkanım var ve gidiyorum. Ne istersem alabilecek, yiyebilecek ve gezebilecek imkana sahibim ve bunu keyifle yaşıyorum ve paylaşabiliyorum... Hamdolsun seviyorum ve seviliyorum çok... Aşkıma, gözümün nuru kızıma, anneme, babama, kardeşlerime ve dostlarıma onları ne kadar sevdiğimi söyledim her fırsatta, onları hep seveceğimi bildiler ve bilecekler, ben de onların beni sevdiklerini biliyorum, onlar hep benimle var ve yanımdalar. Hamdolsun huzurluyum, keşkeler yok benim için, geçmişimle barışığım ve gururluyum, içim çok huzurlu. Şimdi ile bir problemim yok seviyorum hayatımı ve hayatımdakileri... İstediğim gibi yaşıyorum, hiç kimse ve hiçbirşey için mecburiyet hissetmiyorum. Sadece istediğim için yapıyorum. Gelecek ya da ölüm hiç korkutmuyor beni. Çok güzel bir hayat yaşadım, yaşıyorum ve ne kadarsa ömrüm, sonuna kadar da güzel olacak hayatım... Tanrım hiç kimseye baş edemeyeceği şeyi vermez biliyorum...

Para, kariyer, mevki her zaman bir araç oldu benim için hayat amacım olan önceliklerimi gerçekleştirmek için birer araç. Aslında gerekli donanıma sahibim; iyi bir üniversite diplomasına, olmazsa olmaz ingilizceye, akıl ve özgüvene sahibim ve çok şükür elim, ayağım, yüzüm de düzgün... Ama erkek (!) yöneticilerin bıraktığı kırıntılar haricinde birşeyler bulmak istiyorsanız bu kurtlar sofrasında, biraz fark yaratmanız gerekiyor. Ya doğrudan "o....." olacaksın; gerektiğinde ne isterlerse yapabilecek, verebilecek ama bundan hiç gocunmayacak. Ya beynin "o......" olacak; kafan sadece kendine yarayan dalaverelere, ali cengiz oyunlarına ve kötülüğe çalışacak, ama bundan hiç üzülmeyeceksin ve vicdanın sızlamayacak. Ya da maddi ya da manevi arkan güçlü olacak; ne yaparsan, daha da önemlisi hiçbirşey yapmasan da, yerin hep sağlam ve yukarıda olacak... Yoksa zor, çok zor başarılı ve güçlü bir iş (!) kadını olmak bu düzende; nerede öyle iş veya işveren... Bakınız şekil bir, figür ben...

Bugün bir yazı okudum "İşten kovulmak başıma gelen en iyi şeydi. Herkes hayatında bir kere yaşamalı bunu. Öğrenme sürecimde yaşadığım en faydalı deneyimdi" diyor başarılı bir iş kadını... Haklı diye düşündüm ama herkes her öğrendiğini kullanmıyor ya da kullanamıyor hayatta... Mesela ben... Tamam öğrendim ki, adı büyük (!) ve milli çiftliğimizde varolmak ve başarılı sayılmak için, yukarıda saydığım ve tüm "başarılı" yöneticilerin sahip olduğu önemli (!!!) ve nadir (???) kriterlere sahip değildim. Peki başka bir yer farklı mı olacak acaba? Nereye gidersem gideyim yanımda götürdüğüm benim, aynı ben... Gittiğim sofra değişik olsa da, yine kurtlar, yine aynı "o....."lar başta. Ne olacak şimdi, peki vaz mı geçmek lazım? Hayır... Ama "o" kimseler ile aynı masada oturmak, aynı kulvarda sayılamak, aynı havayı solumak ve onların ünvanlarına (?) sahip olmak istemiyorum, hiçbir zaman da istemedim. Aptal, tembel, kifayetsiz ama "o" nitelikli insanların "yönetici" vasfı altında, benim aklım ve vicdanım üzerinden prim yapmasına ve varolmasına izin vermedim, bundan sonra da vermek istemiyorum... Hiçbir zaman, hele kırkından sonra kimse için değişmemeli insan... Kimliğini ve özsaygını kaybettiğin an yaşamını, mutluluğunu çöpe attın demektir. Seni mutlu ettiği sürece varsın hayatta. Yanındakiler seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatımda... İstediklerim yanımda... İstemediklerim yolunda...!

2011'de yeni, pırıl pırıl bir başlangıç diliyorum ... Sadece yapmaktan mutlu olduğum işleri, birlikte olmak istediğim kişilerle, istediğim zamanda, sadece kendi adıma ve gururla yapmayı diliyorum... Bundan sonraki hayatımda yine aynı doğrularımla ve önceliklerimle yaşamayı, bunlardan şaşmamayı diliyorum... Artık temiz, dürüst, çalışkan, akıl ve vicdan sahibi insanlarla çalışmayı ve üretmeyi istiyor ve bundan gurur duyabilmeyi diliyorum... Hakkımda en hayırlısı ne ise olsun istiyorum... Daha da birşey demiyorum...

Sanmasınlar yıkldık, sanmasınlar çöktük ... Bir başka bahar için sadece yaprak döktük ! Hz. Mevlana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder