HAKKIMDA

GÖKÇEADA, EGE 'de bir yer, Türkiye
Kırkından sonra önceliklerini yeniden belirleyerek, sevgiyi, iyiliği, huzuru ve güzellikleri seçen, mutlu, umutlu, çok seven ve çok sevilen bir boğa kadını... Dünyadaki yerini bilen, yaşananları ve yaşamayı istediklerini unutmamaya ve unutturmamaya kararlı inatçı bir boğa kadını...

GÖKÇEADA

GÖKÇEADA
En güzel dostlukların, denizin ve rüzgarın adası

19 Haziran 2010 Cumartesi

YENİDEN BAŞLAMAK

Ne istediğimi bildim hep, kendimi bildim bileli... Neyi sevdiğimi, kimi sevdiğimi, nasıl yaşamak istediğimi, nasıl sevilmek istediğimi, nasıl dostluklar istediğimi, nerede olmak veya olmamak istediğimi... Ne zaman kalıp direnmek, ne zaman çekip gitmek gerektiğini... Çok şükür hiç pişman etmedi Allahım beni !

Çok mutlu ve çok sevilen bir çocuktum-hala da öyleyim, sorun isterseniz Aşkım'a-. Melek Babacığımı çok, en çok sevdim. O benim yakışıklı, akıllı, ince ruhlu, zarif, merhametli, koruyucu kahramanım, en kıymetlim oldu. Ne düşündüğümü sesimin tonundan, ne hissettiğimi bakışımdan anlayanım oldu ilk. Ve bunun ne kadar önemli olduğunu öğretenim... Duygularımı, hayallerimi, üzüntülerimi, kırgınlıklarımı ve mutluluklarımı ilk öğrenenim ve paylaşanım oldu. Eve geldiği anda nasıl -yorgun, üzgün, sinirli veya mutlu- olursa olsun, anlattıklarımı sanki ben bir arkadaşıymışım, sanki bu o anda en önemli şeymiş gibi dinleyerek, bana ayıracak vakti hep bulan bir babam oldu. Bana en iyisinden başkasının yakışmayacağını düşündüren oldu. Beni çok seven, hep sevildiğimi ve sevileceğimi hissettiren oldu. Ne istersen yapabileceğimi, ne istersem olabileceğimi, ama hep en iyisi olacağımı söyledi bana. Buna inanmamı ve gerçekleştirmek için gerekenlere sahip olmamı sağladı. Beni hep dualarıyla ve sevgisiyle korudu, inanıyorum hala da koruyor... Beni ben yapan melek babacığım oldu...

Bu yüzden bağlanmayı ve ait olmayı sevdim hep; bir aileye, bir şehre, bir dosta, bir aşka, bir şarkıya... Vazgeçmeler, pes etmeler ve terketmeler hep güçsüzlükmüş gibi gelir bana... Bir yanım eksik kalır her ardımda kalanla... Bu belki de asker çocuğu olmamın, sürekli biryerleri ve birilerini terkedip, yeni yerlere ve insanlara alışmaya, yeniden ait olmaya çalışmanın beklenen sonucu. O yüzden kendi ayaklarımın üstünde durmayı öğrendiğim anda karar verdim biryere kök salmaya, gezginliğe -ruhuma işlemiş çünkü-sadece keyif için müsaade etmeye...

 
Kırklı yaşlarda az çok istediğin şeylere ve istediğin yere ulaşıyorsun, nelerin önemli olduğunun, neleri kazanıp neleri kaybettiğinin farkına varıyorsun. Hep "Kadir kıymet bilenlere düşürsün Allahım! diye dua et" derdi annecim bana... "En önemlisi o, gerisi zaten bununla gelir ve tamama erer" derdi... Evet, anneler ve babalar hep doğruyu bilir ve söylerler... Allahım da dualarımı duydu ve kabul etti... Beni çok seven-benim de çok sevdiğim  ve kadir kıymet bilen-benim de bildiğim, bir annem, kardeşlerim (Hacer, Hakan,Emrah, Ayşın, Nurdan, Özkan), eşim-biricik Aşkım - , prensesim Çağlam, can dostlarım ve arkadaşlarım var...  Bir tek sen varsın Babacığım, yokluğunu sindiremediğim ve kabul edemediğim... Sana sarılamamak, sesini duyamamak ve görememek var ya...

Babacığım, ben -senin de benim için istediğin- istediğim tüm iyi şeylere sahibim ve istediğim yerden bakıyorum hayata mutlulukla, umutla ve iyilikle... Çok seviliyorum ve ben de çok seviyorum...

Daha ne bekler insan hayattan ? Hamdolsun...


Bu yeniden başlamak işte...



"Ruhunu kaybeden, dünyayı kazansa ne çıkar... (V.Hugo)"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder